20 Kasım 2016 Pazar

Öyle bir yer ki

            Bahçemizi yeniden yapılandırmak istiyorduk. Eskiden orman gibiydi. Bitki çok olunca hastalık, tırtıl ve sürekli düşen yapraklar da çok oluyor. İlk defa bu sene isyan ettim galiba. Asma hasta oldu ve yapraklarını günde üç kez süpürdüğüm halde başedemedim. Eee biraz da zorunluluktan bahçe yeniden dizayn edilmek durumunda kaldı
. Eşim, taşı sevdiği halde, beğendiği bir taş ustası ile karşılaşamadı. Ayşe-Abdullah Doğruyol daha önce bahçelerini taş yaptırdıkları için bizi kendi tanıdıkları Halim Usta ile tanıştırdılar. Halim Usta, bizi de bahçeyi de hemen benimsedi... Koskocaman bir kamyonla taş getirdiğinde ben tuhaf tuhaf bakıyordum. Taşları boşaltırken, taşlar kırıldı... “Aman kırıldılar” dedik. “Eee biz zaten onu kıracağız” dedi. Derken işleme başladılar tam iki ay boyunca ben “tık tık” ses çıkaran taş yontucularını dinledim ve çocukluğumu hatırladım. Anteb’in dar sokaklarında ne çok taş yontucusu olurdu... Her tarafları beyaz toza bulanmış insanlar, o taşlara can verirlerdi aslında. Bizim evde de öyle oldu... Bir kamyon ve daha fazla taşa Halim Usta ve ekibi can verdiler... Peki Halim Usta kim? Aslen Viranşehirli 1996’dan beri taş işinde aktif olarak çalışıyor. Zevkli ve yaratıcı bir adam Halim Usta, eski eserleri tamir edebildiği gibi, harç kullanmadan, taşları birbirine bindirerek kemer de yapabiliyor.  Ancak, işin en başında eşimin kaygıları vardı. Zira, eşim bilim adamı, yaptığı, düşündüğü herşey somut; Halim Usta sanatkâr, düşündükleri, izah etmeye çalıştıkları  hep soyut! “Halim Usta, şu duvarı nasıl yapacaksın?” diyoruz. İzah ediyor, pek birşey anlamıyoruz! Derken cep telefonunun fotoğraf bölümünden bize daha önce yapmış olduğu benzer duvarları gösteriyor, o zaman anlıyoruz! İş bitince de gerçekten aklındakini yapmış olduğunu büyük memnuniyetle izliyoruz. Ülkemizde farklı yerlerden taş çıkıyor, bunun hepsi memleketin dört bir tarafında kullanılıyor. Ancak, bölgelerde çıkan özel taşlar da var, örneğin Antakya bölgesinde “hayno taşı” denilen Hanyolu köyünün taşı... Üzerinde fosiller olan bu taşı ben pek sevdim. Seramik ustamız Süleyman Şan taşı görünce, ona uygun mermer bakmaya başladı. Mermer diyorum, diğer traverten gibi taşlar hayno taşıyla uyum gösteremiyor. Ve, buldu, bize onlarla pek güzel merdivenler yaptı... Süleyman Usta da kendi dalında uzman birisi... Eşim, granit taşların farklı döşenmesini istedi ve onlara bilgisayardan bir şablon çıkardı. Süleyman Usta, pek beğendi şablonu ve onu baz alarak döşedi taşları... Gayet de güzel oldu. En çok da ne hoşuma gitti biliyor musunuz? Bütün iş bitti, işçiler yeniden yapılandırdıkları bahçeyi bizzat görmek için tüm bahçeyi yıkadılar... Yıkanıp temizlendikten sonra da hayran hayran seyrettiler. Bu sahne beni çok duygulandırdı, insanın işini sevip, ortaya çıkardığı eserini okşaması ne güzel bir şey...
Bütün bunlar dışarda olurken, eşim neredeyse oniki saat ayak üstünde inşaatı takip ederken ben içerde humusu nasıl daha iyi yapabilirim denemeleri yapıyordum! İşte formülüm:           Humus yapmak için haşlanmış nohuta, tahine, kimyona, sarımsağa, kırmızıbibere, limon suyuna, tereyağına, zeytinyağına ve çam fıstığına ihtiyacınız var. Kolaylık olsun diye haşlanmış nohut yerine  nohut unu kullanabilirsiniz. Şimdi piyasada çok kaliteli nohut unları var. Tahinin şişelenmiş en iyisi Tarsus’ta üretilen Okyay... Gaziantep’te yaşasaydım bir koşu gidip Özgüler’den istediğim kadar tahin alır gelirdim. Ya da Arasaya indiysem Kıratlıdan nefis kokulu tahinimi zevkle getirirdim evime. Evet, sarımsağın Kastamonu olanını kullanıyorum. Limon suyu bizzat kendi bahçemden kopardıklarımı sıkıyorum, ah o kadar keyifli ki...  Siz hiç kimyonu tavada kavurdunuz mu? Eğer yapmadıysanız, denemenizi tavsiye ederim. Baharatlar, dövülmeden/çekilmeden tavada yağsız olarak kavrulur, yani biraz ısıtılırsa çok daha güzel kokup, lezzet veriyorlar. Özellikle kimyonu tavada beş dakika kadar sallayarak kavurursanız -aman ocağın üzerinde bırakıp bir yere gitmeyin! Hemen yanıyor!- çarşıdan aldığınız çekilmiş kimyondan ne kadar farklı olduğunu hemen bileceksiniz. Ben, bu tür baharatları çekip bir kenara koymak ve çekilmiş almak yerine, kullanmadan önce her seferde beş dakika ısıtıp, hemen dövüp toz haline getiriyorum. Aslında, tam olarak dövmüyorum da biraz parçalar kalıyor. Kimyonu küçük bir tavada kavuruyorum, kimyonu havana döküp, yerine tavaya tereyağı koyuyorum. Koyduğum tereyağı da ayrandan yapılmış... Tereyağı ile birlikte bir miktar çam fıstığı kavuruyorum. Çam fıstığı çok yakışıyor humusa... Şimdilerde Gaziantep’deki bir müteşebbüs yer fıstığını çam fıstığı boyutunda kesip pazarlıyor. Güneydeki Lokantaların çoğu maliyeti düşürdüğü için yer fıstığınan yapılmış çam fıstığını tercih edebiliyor. Yalnız, yer fıstığının tadı pişmiş yemeklere kesinlikle uymuyor ve konduğu yemeğin içinde sırıtıyor, onu belirteyim.
 Gelelim ayrandan yapılmış tereyağına: Yaklaşık 250 gramlık elips parçalar halinde geliyor. Bir kilo alıp derin dondurucuda saklıyorum. Bittikçe, o elipslerden birisini buzbolabının normal gözüne indirip parçayı bitirinceye kadar kullanıyorum. Tereyağını ayrandan yapan profesyonel bir firma henüz yok... Marketin hiç birisi ayrandan yapılmış tereyağı satmıyor. Marketlerde satılan tereyağların üzerlerini okumanızı tavsiye ederim. Patates, tereyağı aroması filan gibi katkı maddeleri yazıyor... Evet, bugünlük bu kadar!       




Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

WELAJANS Web sitesi çözümleri; Sizin de bir web siteniz olabilir. ->>> htt:// www.sitepaneli.net