10 Ocak 2016 Pazar

Fener Kıyısında Güzel bir tören

                                   FENER KIYISINDA GÜZEL BİR TÖREN
Ayfer Tuzcu Ünsal
            6 ocak günü Ortodoks dünyasında Hz. İsa’nın doğum ve vaftiz olduğu gün olarak biliniyor. Ortodoksların yoğun olarak yaşadığı Dünya’nın doğu kısmındaki kiliselerde çeşitli törenler yapılıp bu gün kutlanıyor. Eskiden beri gazetelerde fotoğrafını görürüm, televizyonda bir iki kare resim görürüm, Patrik Bartholomeos, haçı suya atar, gençler suya atlayarak yarış yaparlar, haçı ilk eline alan sudan çıkarıp Patrik’e teslim eder. Kısmet oldu, ben de bu sene töreni izleme fırsatı buldum.
Rehberimiz Cansen Bekleriz, gün dolayısiyle bir Fener-Balat gezisi düzenledi, hava da müsade etti ve Haliç’in Fener kısmında töreni baştan sonra izledik, pek de keyif aldık. Ayin, Patrikhane’nin bünyesinde bulunan Aya Yorgi kilisesinde başladı. Buradaki törene ara verilip, Haliç’in Fener kıyısına geçildi. Fener kıyısına, ayine katılan herkes geldi. Haç atılma töreninden önce, birbirleriyle yarışacak gençler üzerlerinde mayoları ve havluları ile, motorlara bindiler. Motorların konuşlandıkları mesafe kıyıya 100 metre kadardı. Yani, haçın suya atılma işlemini motorda karşıdan seyrederek beklediler.  Başka bir deyişle, haçın suya değmesini denizin üzerinde beklediler. Haç suya değmeden epey bir dini tören yapıldı, ilahiler söyledindi. Haç, tahtadan yapıldığı için Patrik tarafından suya atılınca suyun üzerinde yüzdü. Töreni karşıdan seyreden gençler, haçın atıldığını görünce suya daldılar. Büyük bir yarışla haçın olduğu yere kadar yüzdüler. İçlerinden en hızlı yüzeni haçı aldı ve öperek diğerlerine de verdi. Daha sonra da hep birlikte sudan çıkıp, haçı Patrik Bartholomeos’a verdi. Böylece Fener kıyısındaki tören sona erdi ve geri Patrikhane’ye dönüldü. Oradaki tören de tamamlandıktan sonra herkes dağıldı.
            Şimdi, Cansen Hanım’dan dinlediklerimi, onun anlattıklarına sadık kalarak size aktarayım: Bu arada hemen buraya Haliç kelimesinin Arapça Körfez anlamına geldiğini de ekliyeyim. Ortodoks inancına göre her kişi Yahudi doğar, ancak vaftiz olursa Ortodoks olabilir. O nedenle Hz. İsa, 30 yaşında Vaftizci Yahya tarafından Şeria nehrinde vaftiz edilmiştir. İşte, 6 Ocak günü her sene suya haç atılarak su kutsanmakta ve bu olay hatırlanmaktadır.
Gelelim 1600 yılından beri aynı yerde olan Patrikhane binasına... Burası bir yerleşke aslında... İçerisinde Aya Yorgi Kilisesi, Muhteşem bir kütüphane, Kutsal Yağın yapıldığı bölüm, ek binalar ve Yeni Patriklik konutu var. Kütühane için muhteşem sözünü kullandım, zira 50 bin kadar el yazması eser barındırıyor. Daha önce yazmıştım bu kütüphanede Rum Kale’nin Ermeni Psikoposluğu olduğu dönemde yazılan incil sayfaları da bulunuyor.
            Hiç gördünüz mü bilmiyorum. Rum Ortodoks Kiliselerinde okunmuş, dertlere deva olacağına inanılan yağ var. Hatta, -Midilli Adasındaki bir manastırda, inananların bu yağdan çok az miktarda alabilmeleri için imkan da hazırlanmıştı.- Sözünü ettiğim Patrikhanede hazırlanan yağ, bitkilerden elde ediliyor. Adalardan, bugünkü Yunanistandan her yerden gelen bitkiler harmanlanıyor burada yağ yapılıyor. Kutsal yağ elde edildikten sonra bütün kiliselere dağıtılıyor.
            Patrikhane 1600 yılından beri aynı yerde dedik ama, bugün Patrik Bartholomeos’un oturduğu binanın 1900 lerin başında yandığını ve ancak Özal döneminde çıkan özel bir izinle Osmanlı mimari tarzına uygun olarak yeniden yapıldığını da söyleyelim.
            1600 yılından önce Ayasofya Patriklik kilisesi olarak kullanılmıştır uzun seneler. Ayasofya’dan sonra 12 Havari Kilisesi kullanılmıştır. Bu kilise bugün yok olmuştur çünkü Fatih Cami onun üzerine yapılmıştır. Ondan sonra Patriklik Fethiye Cami Parmamakaristos kilisesine gitti. Balat’a giderken Panagia Balinu kilisesi var, kısa müddet de orası kullanılmış.
Bugün Patrikhane içerisinde yer alan Aya Yorgi kilisesi İki sütun dizisiyle üç koridora yarılmıştır. Altı  bir tarafta, altı bir tarafta sütünlar vardır. Bu demektir ki bu kilise 12 havarinin omuzları üzerine yükselmiştir. Sütunları kemerlerle bağlanmıştır. Her ortokoks kilisesinde olmazsa olmaz bir duvara ikonoplasis diyoruz. Bu, kiliseye gelenlerin oturduğu yerle kutsal mekanı ayıran duvardır. Ve üzerinde çok kıymetli ikonalar bulunmaktadır.


           
Haliç’in Fener Bölgesi genelde Müslüman olmayan halkın yaşadığı yerdi. Özellikle Osmanlı döneminde buranın önemi arttı. Çünkü Fatih Sultan Mehmet bir ferman ile kendi seçtiği Patriğe birçok yetkiler verdi. Ve bu yetkilerden bir tanesi de okul açabilme yetkisidir. Bugün, Patrikhane’nin tepe kısmına isabet eden kırmızı renkli tuğlaların kullanıldığı okulun 1453’den sonra son derece önemli eğitim veren Patrik Okulu olarak önem kazandığını görüyoruz. Ve burda özellikle felsefe, psikoloji ve dil eğitimi veriliyordu. Buranın önem kazanması bu okuldan mezun olan kişilerin Osmanlı yönetiminde söz sahibi olmaları idi. Nasıl? Hepsi birer tercümandı. Dış ilişkilerde, ticaret anlamında hepsi dil bildikleri için iyi yerlere gelip çok da zengin oluyorlardı. Onun için Fener bölgesinde gördüğünüz binalar, İstanbul’da başka yerde göremeyeceğiniz binalardır. Genelde çift taraflı girişi olan sütunlu, en az 3-4 katlı tamamen zengin görütüntüsünü aksettiren binalardır. Fenerden Balat’a geçişte ise yapı tarzında kesinlikle değişiklik oluyor. O, 3-4 katlı binalar yerine 2 katlı dışa doğru cumba çıkışı olan basit, insanın orta halli insanların yaşadığı bir mahalle görümündedir. Şimdi bugün İstanbul’da gezerseniz, bu mahalle hayatı, işte küçük dükkanlar, hastahanesi, fırını, kasabı, son derece hareketli ve güzel bir yaşam devam ediyor. Bu bölgenin 1990’dan sonra Dalan zamanında Unesco’nun koruması altına girdiğini görüyoruz. Unesco’nun üslendiği yaşamı iyileştirme projesi çok da başarılı olmuştur. Çünkü 6-7 Eylül olaylarından sonra halkın büyük bir kısmı Fener’den göç ediyor. Ve bu anlamda yaşamın olduğu yerlerde hayat nerdeyse bitme noktasına geliyor. İşte burası o zamanlarda büyük göçler alıyor. Tamamen şehir hayatı bilmeyen; Güneydoğu’dan, Karadeniz’den özellikle birçok insan buraya yerleşiyor. Onun için Unesco’nun yaptığı proğramda hayatı rehabilite etme, hayatı, yaşam şartlarını, yaşam koşullarını iyileştirmenin yanısıra binaları restore etme. Bu başlangıçta hızlı yapıldı, ama şimdilerde tamamen nerdeyse bitmiş gibi gözüküyor. Çünkü bundan 5-6 yıl önce Patrik, Patrikhane civarındaki 6-7 binayı satın aldı. O zaman büyük gürültüler koptu. “İşte Patrikhane kendisine bir Vatikan mı yaratmak istiyor?” Çok engellemeler ve konuşmalar oldu. Onun üzrine hem satış bitti ama yine de binaların altında çok küçük yerlerde bol miktarda kafeler açıldı. Özellikle Patrikhane civarında hoş bir görünüm sağladı. Ama binaların yenileştirilmesinde bayağı bir yavaşlama var. Balat bölgesinde dış cepheler düzeltildi, içleri nasıl bilmiyoruz. Dış cepheler temizlendi, boyandı, sıvandı. Hele bir sokak var, Pembe oldu. Bu sokağın ismi: Yıldırım Sokağı.

             


Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

WELAJANS Web sitesi çözümleri; Sizin de bir web siteniz olabilir. ->>> htt:// www.sitepaneli.net