18 Mayıs 2015 Pazartesi

Hayal ve Mühendislik


2005 senesinin Ekim ayında Orlando’da Disney World’a gitmiştim. Orlando, Florida eyaletinde; Disney World ise büyük küçük herkesin eğlenebileceği devasa bir park. Disney, imagineering diye bir kavram da yerleştirmiş İngilizceye... Imaginitation ve engineering/hayal ve mühendislik kavramlarının birleşmesinden oluşan bu kelime, Disney’in eğlence dünyasının temelini oluşturuyor aynı zamanda... Neyi hayal etmişse onu mühendislikle birleştirerek gerçekleştirmiş..


 Nitekim EPCOT (Experimental Prototype Community of Tomorrow) “Gelecekteki toplumun bugünkü deneysel prototipi” yine Disney’in planladığı, bugün hayata geçirilen bir proje...
Sadece Florida’daki Disneyworld’da bulunan bu parkta, geleceğin dünyası ön tarafta; gösteri kısmı ise parkın gerisinde... Test Track dedikleri bir yarış arabaları parkuru var örneğin. Onunla gurur duyuyorlar... Arabalar bir ray üzerinde çeşitli eğim ve virajlardan geçerek çok hızlı gidiyorlar. Öyle bir program yapılmış ki arabaların içerisinde şoför yok, araba kendi kendini kullanıyor. Ama içerisinde yolcu var... Akıllı bir araba olduğu için, nerede ne kadar hız yapması, virajları nasıl dönmesi, eğimleri nasıl geçmesi gerektiğini biliyor. Aşırı hızı nedeniyle önündeki arabaya çok yaklaşırsa da  hızını kesip, çarpmayı önlüyor.
EPCOT’ın gösteri kısmında ise yiyecek dünyası var... Walt Disney’in geleceğin dünyası içerisine yiyeceği koyması çok ilginç geldi bana... Vizyonu ne kadar geniş bir insanmış değil mi? 60 sene önceden yiyeceğin önemini anlamış ve Disney World’un içerisine isteyen ülkelerin yemek kültürlerini sergileyebilecekleri alanlar yaratmış. Oradaki minik arazileri satın alan 11 ülke, EPCOT’ta sürekli temsil ediliyorlar. Örneğin Fas hükümeti Fas’ın tipik bir sokak, ev gibi binaların bire bir ölçekli benzerlerini yapmış. İnşa ettikleri bir binayı şahane mozaikle döşemişler... Bu alanda satış dükkanları ve restoranlar var, orada Fas yemekleri servis ediliyor. Bunun gibi diğer ülkelerde kendilerine özgü ne varsa getirip kendi alanlarında sergiliyorlar.
Epcot’ta temsil edilen ülkeler: Fransa, Fas, Japonya, Amerika, İtalya, Almanya, Çin, Norveç, Meksika, Kanada ve İngiltere... Bir de Proje Yöneticisi Nora’nın düzenlediği senede iki kez bu alanda yer alan festivaller var. İşte Türkiye’de bu festivallerden birine katıldı. Biz,  Türkiye’nin yemek kültürünü; Anadolu ateşi de folkloru tanıttı. Başarılı da bir tanıtımdı.

Epcot Center’da bulguru anlatan bir program yapıyorum. Sahnede hem anlatıp, hem de yemek hazırlayacağım. Daha işe başlamadan önce bir veteriner geldi. Ortamdaki bakteri, virüs ve mikroorganizmaları inceledi. Bana, “Sahnede hazırladığınız yemeği seyircilere ikram edemeyiz, ortamda fazla mikrop var. Siz, içeride mutfakta hazırlayın onu ikram edelim. Sahnede hazırladığınızı da imha edelim” dedi. Sonra anladım ki, proğramlardan önce sahneyi baştan aşağı dezenfekte ediyorlar. O gün, benden başka proğram olmadığı için dezenfenkte işlemi yapmadılar, böylece ortam onlara göre çok mikroplu hale geldi. Hijyen kurallarına en iyi; en katı şekilde uyan ülkelerden birisi Amerika’dır. Bu yüzden; orada bir restoran açmak, fabrika kurmaktan zordur.

Anaheim, Kaliforniya’daki Disneyland’e defalarca gittim. Giriş ücreti 100 dolar civarında pahalı idi, ama çok eğlendiğim için, dert etmedim. Orada turist olduğum için çalışanlara falan hiç dikkat etmemiştim. Halbuki Disney World’a farklı bir amaç için bulunuyordum ve çalışanlarla birlikle bir hafta geçirdim.
İşte orada çok şey öğrendim. Çalışanları, Disney World’a bayılıyordu. Hiçbiri ayrılmayı düşünmüyordu ve orada çalıştıkları için de müesseseleriyle gurur duyuyorlardı. Bunu nasıl başardılar diye merak edip, Walt Disney’in hikayesini biraz öğrendim. Walt Disney, 1901 yılında Amerika’da doğmuş bir karikatürist. Üniversal stüdyoları için çizdiği “Oswald the Rabbit” isimli tavşan çok beğenilip popüler oluyor. Ancak, nasıl oluyorsa birgün Oswald Tavşanı’nın tüm telif hakları elinden alınıyor ve Disney işsiz kalıyor.
İşsiz ama ümitsiz kalmayan Disney, 1928 yılında film dünyasında yeni iş bulmak umuduyla New York’tan Kaliforniya’ya gidiyor. Karısıyla seyahat ettikleri üçüncü mevkii trende peçetenin üzerine şirin bir fare çizip, “Bu yeni karakterimiz, ismi de Mortimer” diyor. Karısı Lillian Disney, fare karakterini çok beğeniyor, ama takılan isme itiraz ediyor. “Hayır Mortimer çok azametli bir isim! Adı Mickey, “miki” olsun diyor.” İşte ona dünya çapında şöhret ve para kazandıracak olan miki fare böyle doğuyor.

Walt Disney’in çok önemli yaptıklarından birisi de tüm ailenin eğlenebileceği bir park yaratmak. Nitekim bugün, kurduğu eğlence parkında, çocuklar anneler, babalar, dedeler, nineler, özürlüler kısaca herkes bir arada eğlenebiliyor...

Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

WELAJANS Web sitesi çözümleri; Sizin de bir web siteniz olabilir. ->>> htt:// www.sitepaneli.net