Yiyecek coğrafya ile birebir ilgili olduğu için, coğrafyada vuku bulmuş her türlü olay da yiyeceği etkiliyor. İşte bu nedenle coğrafyada meydana gelen savaşlar, gelip geçen dini topluluklar, çeşitli toplumsal olaylar, hepsi yiyeceğin çeşidi ve ritüeli ile örtüşmek zorunda! Bulgur kitabını yazarken, Anadolu’daki Hristiyanlık ritürellerini öğrenmiştim. Ve, o devirde yenen çoğu yiyeceğin bugüne aynı coğrafyada ama farklı şekilde inkital ettiğini görmüştüm. Örneğin, paskalya çöreği isimli bir çeşit ekmek, “Ramazan kahgesi” olarak yurdun bazı yerlerinde farklı şekiller verilerek, sadece Ramazan’da yapılıyordu.
Bir başka rastladığım yiyecek de Antepde “fakı beyni” denilen, rahmetli babamın büyük keyifle yediği yoğurt ve pekmez karışımı ekmekle yenilen öğündü. Fakı beyni, - Musa Dağdeviren’den aldığım bilgiye göre Nizip’de fakı aynı zamanda küçük bir kuşun ismi imiş- saksağan beyni, karga beyni gibi başka isimler de alan yoğurt pekmez karışımı, Anadolu’nun bir yerinden diğer yerine herkesin yediği özellikle evde yemek olmadığı zaman kullanılan bir yiyecek. Midilli Adasında Taksiyarhi Manastırının bahçesindeki kafede yoğurt, bal ve cevizle sunulan fakı beynine eşim bayıldı. Şimdi, iki günde bir fakı beyni yapıyor kendine. Tabii yoğurdu benden!
Taksiyarhi manastırı, insan kanından ikonanın bulunduğu çok da popüler bir adak manastırı. Biz gittiğimizde Pazar günü idi ve kafesinde oturacak yer bulunmuyordu, müthiş kalabalıktı. Manastırın bahçesinde bir uçak maketi var. Zira, insanlar işte dileğim olursa Manastıra şunu getiririm filan diye adıyor ve dilek olunca da gerçekten adadığı şeyi getiriyor. Rivayete göre, Yunan Hava Kuvvetlerindeki bir pilota, çok zorda kaldığı bir zamandaTaksiyarhi görünmüş, işte o nedenle pilot da Manastıra bir savaş uçağı maketi bağışlamış! O kadar bakımlı, o kadar çiçekli bir yer ki, bir de eski tabii, çıkmak canınız istemiyor. Manastırın içinde okunmuş yağ da var, onu bir pamuk parçasına emdirip, hastanıza şifa versin diye, yüzüne veya ağrıyan yerine sürebilirsiniz. Bütün herşey inanca dayanıyor, okuduğunuz gibi...
Yazının girişinde yiyeceğin coğrafya ile ilgili olduğunu yazmıştım. Eşimin severek yediği, Antep’te pekmez; Midilli adasında bal ile yapılan fakı beyni de yiyecek-coğrafya ilişkisinin bir numaralı kanıtı. Yoğurt, üzüm pekmezi veya bal coğrafyada var, o nedenle denizin iki tarafındaki insanlar büyük keyifle aynı yiyeceği yiyor! Şimdi, maalesef Türkiye’de neredeyse köy kalmadığı için bu tür eski yiyecekler de devam edemiyor! Kahvaltıda fakı beyni yerine patates kızartması yiyor arkadaşlar! Gerçekten, Yunanistan’ın çoğu yerinde bizdeki eski adetlerin halen devam ettiğini görmek, hem sevindiriyor, hem de üzüyor beni.
Bugün sizi Traca Savadogo isimli arakadaşımın bir Yunanlı kadınla yaşadığı sohbeti yazmak istiyorum:
Efendim, Traca Savadogo ile yemek yüzünden arkadaş oldum. Kaliforniyanın kuzeyinde Washington eyaletinin Seattle şehrinde oturuyor. Onun lokma, bizim tulumba tatlısı dediğimiz tatlıyı yemek üzere Yunanlıların düzenlediği bir festivalde gezerken, orada çok hoş bir hikaye ile karşılaşmış. Hikayede tarihler ve isimler yok, bakalım tercümeyi becerebildim mi?
Loukoumades, tatlı kıvamla çimdirilmiş ve tarçın eklenmiş bir hamur tatlısı. Traca Savadogo, Amerika'da yaşadığı kentteki "Yunan festivali"ne gitmiş. Lokma yapılan yerin hemen yanında simsiyah saçlı, kaşlarına dövme yaptırmış, kıpkırmızı rujlu yaşını almış Yunanlı bir kadınla tanışmış. Bu sempatik kadın, 30 yılı aşkın süredir Amerika'da olmasına rağmen ağır Yunan aksanı ile İngilizce konuşuyormuş, Traca kadını zor anlamış. Yunanlı kadın, Yunanistanın güneyinde Kalamata'da doğmuş, ailesi o genç kız olduğunda Atina'ya göç etmişler. 16 yaşındayken, 20 yaşında bir Amerikalı ile mektuplaşmaya başlamış. Amerikalı genç, bir uçak bileti göndererek ona evlilik teklif etmiş. Kadın: "kalben bu Amerikalı delikanlının iyi birisi olduğuna inandığım için evliliği kabul ettim" diyor.
Kadın 40 yaşındayken sarhoş bir Amerikalının arabasına çarpması sonucu sevdiği kocası ölmüş. Kadın diyor ki:"Çarpan sarhoş adam,2 yıl 4 ay hapis yattı çıktı, ama ben kocamı sonsuza dek kaybettim. Adalet mi bu???"
Yetkililer kabahati sarhoş adamdan çok alkolde bulmuşlar!
Yunanlı kadının kocasını kaybettiğinde 14 ve 16 yaşlarında iki çocuğu ve kocasına ait bir iş yeri varmış. İşyerini satmış, çocukları büyütmüş, artık torunları varmış.
-Tekrar evlenmediniz mi?
-O kadar iyi bir adamdan sonra nasıl evlenebilirdim?
Yunanlı kadın, kocasından kalan işyerini satıp, çocukları büyüttükten sonra sonra yeni işler peşinden koşmayı bırakmamış. Gazetede çıkan "havuza dalarken felç kalan" sakat adama yardım etmeye karar vermiş. Bu adam onun "bakıcı sertifikası" ve Amerikan vatandaşlığı almasına önayak olmuş.
Yunanlı kadın: "Ocak ayında Yunanistana gideceğim, belki Yunanlı bir adam bulurum! Birşeyler yapmam gerek, boş durmak olmaz!" diye devam etmiş...
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder