13 Ocak 2013 Pazar

Gaziantep'te Tiyatro ve Cahit Saraç


  Cahit Saraç, 1939’da Gaziantep’te doğdu. Ortaokuldan başlamak üzere tiyatronun içinde oldu ve çeşitli oyunlar sahneye koydu. Muhsin Ertuğrul’un yönlendirmesiyle Köln Üniversitesinde Theater Wissenschaft –tiyatro sahneye koymak- okudu. Almanya’daki çeşitli kentlerdeki tiyatrolarda oynadı, ödül aldı. Almanya yaşamından sonra 1971 yılında Gaziantep’e geldi.


                Cahit Bey’in Gaziantep’e gelmesinden sonra, hayatına Belediye Tiyatrosu girecektir. Burayı yazmak için Gaziantep Belediyesi Şehir Tiyatrosunu kuran eski  Belediye Başkanı Esat Kaya Turgay’a telefon ettim. Turgay, 1974 yılında Şehir Tiyatrosunu kurduklarını, Cahit Saraç’ı da müdür olarak atadıklarını söyledi. Esat Kaya Bey, “tiyatro kurulup, tiyatro eserleri sahnelendikden bir süre sonra araya sol fraksiyonlar girdi, biz de maalesef o fraksiyonları Cahit Bey’e tercih ettik” dedi. Turgay sözlerine devamla: “her oyun için Belediye Encümen kararı çıkarır, oyunun metnini devletin gerekli birimlerine gönderirdik, oyun ondan sonra sahnelenirdi. Nitekim benim 1980 ihtilalinde suçlandığım konulardan birisi de kurduğum tiyatro idi. Ancak, size anlattığım gibi herşey belgeli olduğundan beraat ettim” dedi.

                Bunları neden yazdım biliyor musunuz? Cahit Saraç, “Gaziantep Tiyatro Tarihi ve Geçmişten Esintiler” isimli bir kitap çıkarıp, bana göndermek lütfunda bulunmuş da ondan... Kitap’da çocukluğunun geçtiği Kalealtı semtini ve orada seyrettiği cambazlarıaşıkla kumar oynayanları da anlatmış. Yazdığı, Mr. Iseley’in de dahil olduğu Antep’te yaşayan pek çok insan var, onları başka bir yazıda anlatayım. Bu sefer, cambaz, hacivatcı, destan satıcısı ve manicilerle idare edin!

KALEALTI CAMBAZLARI
                Çocukluğum Kalealtı semtinde geçti. Ailem, oyun alanım olarak, Tahtani Cami’den Keçehanedeki ekmekçi dükkanına kadar olan bölgeyi belirlemişti. Tahtani Caminin Emine Bacı isimli bir bakıcısı vardı, aileler ona çok güvendilerinden bizi sokağa bırakırken endişe etmezlerdi. Bu bölgenin şöyle bir manzarası vardı:
Pazar hamamının damından Tahtani Cami’ye kadar olan mesafede yan yana dizilmiş birkaç kilimci dükkanı yer alırdı. Burada özellikle yaz aylarında tüyleri dökülmüş Denizli horozları ve tavuklar özgürce dolaşırdı. Aynı alanda kimseleri hesaba almadan yüksek sesle aşık kemiği ile oynayan genç kumarcılar da bulunurdu. Aşık kemiğinin dört yüzü de farklı isimler alırdı: Gıt-Say-Çik-Tök. Kumar oynanan aşıklar sarı altın yaldızlı ve büyüktü. Burada sık sık kavga çıkıp, küfür edildiği için aileler çocuklarını oradan uzakta tutmaya çalışırlardı. İşin ilginci, kumarcıların Camii yakınına gelince takındıkları saygılı tavırdı.

                Bahar aylarında Caminin bekçisi Emine Bacı’dan izin alır, caminin devamındaki merdivenlerden İnco’ların damına çıkar, kuzumu buradaki taze otlarla beslerdim. Bu damdan aynı zamanda Kalealtındaki cambazları da izlerdim. Cambazlar, bir gün önceden direkleri Kalealtına diker, aralarına kalın halatları çekerek gösterilere hazır olurlardı.  Çoğunlukla karı koca olan cambazlar beyaz pantolon giyerlerdi. Önce denge sırığı ile, daha sonra sırıksız üstelik bazen de bisikletle yukarı çıkar, ipin sonuna kadar gider, yüreklerimizi hoplatırlardı. Ellerimiz kızarıncaya kadar alkışlardık. Daha sonra ortaya bol basma giysileri içinde, yanakları boyalı  İbiş çıkardı. “Ebegümecini pişirim/yedim yedim karnımı şişirdim/altı aylık bebeğimi düşürdüm”diyerek karnını tutup, ipteki cambazı hafife alırdı. Kendisini izleyen topluluğa şöyle bir bakar, “ben ondan daha iyisini yapabilirim” dercesine seyirciden destek alırdı. Desteği aldıktan sonra direğin yanına gider, sonra vazgeçer, daha sonra tekrar cambazlık yapmaya karar verir ve sergilediği güzel gösteriyle gönlümüzü fethederdi. İp numarasından sonra gaz tenekesi ile yaptığı çat-pat- küt oyununa çok gülerdik. Sonunda da tefini daire şekline döndürür kendilerini kuşatan seyircilerden para toplardı. Bazı seyirciler ise, paraları olmadığından veya vermek istemedikleri için önceden gösteri alanını terk ederlerdi.

DESTAN SATICILARI
                Cambazların ve işportacıların yanısıra Kalealtında destancılar da vardı. Bulabildikleri yüksekçe bir yere yahut taşın üzerine çıkar, tomarla bastırılmış birer sayfalık destanları kendilerine özgü mimiklerle ve olayı yaşatırcasına okur, çevrelerini onları ilgiyle izleyen insanlarla doldururlardı. Bir sayfalık destanların fiyatı bir kuruş idi. Bu destanlar; yangıngariplik,yetimlikfakirlikdepremhastalıkgurbetcinayet gibi acıklı konularda olabildiği gibi  bazen de toplumsal taşlama ve eleştiri gibi konularda olurdu. Bizim millet de dertli insanlarla dolu olduğu için bu duygusal destanlardan beğendiklerini alırlardı. Destan satıcıları genellikle Maraş Elbistan’dan gelirdi. Topluca bastırdıkları birer sayfalık destanları çevredeki kasaba ve illerde satarak geçimlerini sağlardı. Söyledikleri tekerlemelerden birisi; “yorganı yastığı sattım da geldim/ellerim açıldı sırrına erdim” idi.

SOKAK ARASINDAKİ MANİCİLER
                Dondurmacı, susam helvacısı, hadis, cüz satanlar, simitçi, horozlu şeker, elma şekerleri satanlardan bazan müşteriler, ellerindeki parayı uzatırken bir mani söylemesini isterlerdi. Bir örnek vereyim: Gergefte sırma mısın?/Bağdat da hurma mısın?/Ben burada ah ederim/Sen orada duyar mısın?..
                Maniler atışma manileri; düğün manileri; bekçidavulcu manileri, satıcıların söyledikleri maniler gibi çeşitlere ayrılabilir. Bunların dışında doğaçlama olarak anında mani dizenler de vardı.

ÇÖMÇE GELİN
                Çoğunlukla yağmur mevsiminde, mahallenin kız ve oğlanlarıyla fazla özen göstermeden bir tahta iskeletin üzerineÇömçe gelin dediğimiz bebeği yapardık. Bu bebeğe, çok renkli kumaşlardan bir elbise düzenler, kızlar da gelin başı yaparlardı. Ben de resme yeteneğim olduğu için kırmızı bir ağız, ve göz yaptıktan sonra gelinin boynuna bir çömçe asardık, çömçe gelini mahallede gezdirirdik. Ahenkli bir şekilde: “Çömçeli gelin ne ister? Bir kaşık yağ ister” derdik. Pencereden bakan ev sahibi aşağıya inerek yağı görevli arkadaşımıza verir; çömçe gelinin başına da bir tas su dökerdi. Daha sonra başka bir evin kapısına gider aynı nakaratı söyler salça isterdik. Bu şekilde mahalleli bizi asla reddetmez istediklerimizi verir, biz de köfte veya helva malzemesi toplar, uygun bir eve götürür orada köfte yoğurur veya helva yapardık. Bu arada ben, karnıma ve sırtıma bir yastık bağlayarak başıma da bir atkı sardıktan sonra “yaşlı dede” olur, toplulukla birlikte göbek atıp coşkuyla oynayıp zıplarken birden yere yıkılır ansızın ölürdüm... Benim karım rolünü üslenen kız arkadaşım ise, bağırarak ağlamaya başlardı. Çocuklar ise matem havasına girerek çevremizde toplanırlardı. Derken, bana yani ölmüş dedeye hazırlanmakta olan yemeklerden ağzıma birer kaşık verirler ben de yemeğin etkisi ile birdenbire dirilir ve çevreme şaşkın şaşkın bakardım. Bu arada dirildiğim için herkes sevinir ve ellerini çırpar tekrar oyuna başlardık. Oyunlar, şenlik ve coşku aynı şekilde güle oynaya hep birlikte devam ederdi.

HACİVATCI VAKKAS
                Büyüklerimizden duyduğumuza göre Hacivatçı Vakkas’ın Kavaf çarşısının başında Gümüş Kastelin yukarısında bir yeri varmış. Boynundaki nazarlık muskası ve çarşıda fesinin püskülünü sallaya sallaya dolaşması  ile pehlivan gibiymiş. Bir oturuşta 50 hıyarı ve sayısız lahmacunu yiyebildiği için yemek yemede üstüne yokmuş. Hacivatçı Vakkas bayramlarda karagöz oynatır, arasıra da zengin evlerine gidermiş.

HACİVATCI  MAMET
                Direkçi pazarından yukarı merdivenlerle çıkılan alanda alçak kürsülerle döşenmiş bir yer vardı. Bayramları 5 kuruş karşılığında çocuklara Hacivat gösterisi sunarlardı. Hacivatcı Mamet’in taklit yeteneğine hayran olmamak elde değildi. Zenne,BerberruhiArapTuzsuz Deli Bekir gibi tiplerin hakkını verirdi. Kanlı kavak v.b. gibi oyunlardan birini bitirerek gelecek oyunun konusu hakkında perdede beş dakika daha gösteri yaptıktan sonra fener içinde toplarla sihirbazlık gösterisine devam ederdi.. Bayram günleri birkaç değişik oyun için seans yaptığı da olurdu.




Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde
WELAJANS Web sitesi çözümleri; Sizin de bir web siteniz olabilir. ->>> htt:// www.sitepaneli.net