28 Aralık 2015 Pazartesi

Salim Erdem'le Tutlu Hamam

SALİM ERDEM’LE TUTLU HAMAM
Ayfer Tuzcu Ünsal
            Geçen gün Facebook’da benim daha önce yazdığım Gulleytin’i tarif eden yazımı gördünce paylaştım. Gelen yorumlardan birinde ailesi hamamcı olan Salim Erdem’den bahsediliyordu. Salim’i akraba olmamız nedeniyle eskiden beri tanırım. Telefon açıp, röportaj yapmak istediğimi söyleyince beni kırmadı, kalktı geldi.

-Salim, bu röportaja neden gulleytin kelimesinin tekrar gündeme gelmesi. Gulleytin, Yahudi Hanımların yıkandıktan sonra batıp çıktıkları soğuk su havuzunun ismi. Hangi hamamlarda gulleytin vardı?
-Paşa ve Çıkrıkçı (Hüseyin Paşa) hamamlarında gulleytin vardı. Paşa hamamı zaten Yahudi mahallesi içerisindeydi, o nedenle de orada vardı.
- Sizin Hamamınızın ismi neydi?
-Bizim hamamımızın üç tane ismi var: Tarihdeki ismi Hengame hamamı; sonra uzun bir süre harabe halinde durmuş. Sebebi de şu: Hamamımız Yavuz Sultan Selim’in Merci-Dabık savaşı sırasında yapılmış. Savaşta askerler yıkansın diye.. O zaman üç avlulu bir hamammış. Sonra eski hal, şimdiki Zincirli bedesten’i yaparken yolu genişletmek için dış hayadın (avlunun) bir kısmını yıkmışlar. Böylece avlunun biri çok küçülünce Dedem, Hamamcı Ali, Ali Erdem.  avlunun yan tarafına dükkanlar yaptırmış. Hamamın ön kısmına isabet eden avlusunda bir dut ağacı varmış. O ağaçtan dolayı hengame hamamı yerine tutlu hamam demişler. Dedem orayı aldığında avlu toprakmış. Para kazandıkça avluyu yaptırıp, muntazam hale getirmiş. Hatta Antep savaşı anılarında da geçer, 3 tane kadın yolda yürürken aniden top atışı başlıyor. Kadınların bedenleri paramparça oluyor. Bir tanesinin kolu bizim dut ağacında sallanıyor. Tutlu Hamam demek bazı yeni gelenlere zor olduğu için hamamın adını yeni hamam koymuşlar. Ama kimse yeni hamam diye bilmez. Amcamın bir hareketi işte, çağdaş olsun, modern olsun diye... Dedemden önce Saraç Nuri diye biri çalıştırırmış orayı. Dedem ondan devralmış. Hatta, ben ortokul son sınıfa giderken bile o Saraç Nuri gelip giderdi hamama. Ona büyük hürmet ederdik, eski mal sahibi diye.
-Aile toplam kaç sene hamamcılık yapmış?
- Benim dedem, Antepdeki bir iki hamam hariç hepsini çalıştırmış. İlk çalıştırdığı hamam Tuffah Hamamı imiş. Eski Nil kahvesinin ön kısmında yolun altında. Ondan sonra Piyale Paşa denilen hamam ki Halk arasındaki ismi: Küçük Paşa hamamı. Sağlık Müzesi vardı Antep’te Yeşil suyun karşısında İpekçi Kambur’un evinin altıydı. 80 li yıllarda Antep’te inşaatlara perde filan germezlerdi. Bina yıkılınca binanın altındaki o hamamı göstermemek için ilk defa Antep’te inşaatın etrafını perde yaptılar. Hamamın kazan hariç herşeyi tamamen duruyordu. Annem rahmetli gittikçe o hamamı gezerdi. Ondan sonra Vakıflardan Çıkrıkçı yani Hüseyin paşa hamamını kiralıyor. Daha sonra Keyvan Hamamını kiralıyor. Daha sonra da Tutlu Hamamı satın alıyor.
-Ona ne derler Antep’te icara almak derler değil mi?
-Evet.
- Eskiden hamamları biraz da gömük mü yaparlarmış?
-Evet, önceki yıllarda hamamları biraz da gömük yaparlarmış, suyun doğal cazibesinden faydalanılsın diye.  Yani su, doğal cazibeyle hamama aksın diye. Bir de tabii, zeminin biraz altında olunca izalosyona çok faydası oluyor.
-Deden, Hamamcı Ali’nin Tutlu Hamam macerasından biraz bahseder misin?
-Dedem, Tutlu hamamı Antep harbinden önce İngilizlerin işgali sırasında almış. Hatta, hamamı açmış, havlu alacak parası yokmuş. Nenemin çehizindeki havlu ve peştemalı kullanarak hamama gelenleri kurulamış. İngilizler Senegal’li müslüman askerlerin haftalık Cuma günleri yıkanabilmeleri için hamam aramışlar. Dedem’e gelmişler: “bunlar burada yıkanacak” demişler.Dedem:  “Bir takım havlu ve bir peştemalle yıkattım oğlum, oradan kazandığım parayla da gittim havlu aldım” derdi. Yoksulluktan, bir de ailenin 1914’de büyüğü ölünce bütün yük dedeme kalıyor. Geride üç çocuk, kendisi de evli. Dolayısiyle yoksulluk içinde geçmiş o ilk yılları. İngiliz askerlerinin hamama gelmesiyle para kazanmış. Sonra İngiliz komutanı ile de bir anısı var: İngiliz komutanı da bizim hamama gelirmiş. Hamamı toplarken onun yere düşen kesesini görmüş. Almış, karargaha götürüp iade etmiş. Komutan ondan sonra emir vermiş: “bundan sonra oraya giden her asker iki misli para ödeyecek” diye.
-Uzun yıllar sizin tarafınızdan işletildikten sonra ne zaman kapattınız orayı?
- Aslında kapatmak zorunda kaldık. Bizim hamamın suyu, elektrik olmadan doğal cazibeyle Pancarlı’dan gelirdi. Dedem, hamamın su kanalında girer, Pancarlıya kadar yolu bilirdi. Bir bölümü Eyüpoğlu camisinin altından gelirdi, bir kısmı Pancarlıdan gelirdi. Daha sonra bunlar kesildi, Pancarlı şehir suyu olarak bağlandı. Bu su bedava dağıtılırdı, parayla satılmazdı. Kuyular vardı bahçemizde. O kuyulardan birinin suyu ılıktı. Binalar yapılaya başlandı. O binaların lağımlarını kuyu sularına verdiler. Hamamın suyu lağım kokmaya başladı. Tabii su hem köpürüyor hem kokuyor. Biz de kalktık şehir suyunu bağladık. Şehir suyunu bağlayınca Antep avradına su yetiştirilir mi? Şehir suyunun yanısıra dışardan traktörle su getirirdik. Baktık ki baş edemiyoruz, yeni kuyu da açmak zor ve çözüm değil, onun üzerine kapattık. Celal Doğan’ın dönemine kadar alt yapıya hiç yatırım yapılmadı. İstasyon’da evimiz vardı, oraları hep su basardı. O altyapılar yapıldıktan sonra basmadı.
-Kapatmamızın nedeni tamamen su... Peki, diğer hamamlar ne yaptı? Hepsi kapandı mı?

-Hayır! Hepsi etkilenmedi. Paşa Hamamı halen açık, arıtma konulmuştur veya damarı kirlenmemiş olabilir. Görmemezlikten gelen de olabilir. Biz vicdanen rahat etmedik. Annem: “ben bu parayı harcayamam en iyisi kapatalım”  dedi.

Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

WELAJANS Web sitesi çözümleri; Sizin de bir web siteniz olabilir. ->>> htt:// www.sitepaneli.net